(1897 İstanbul - 5 Kasım 1973) Geleneksel
Türk Tiyatrosunun son temsilcisi, Orta oyunu ve Tulûat sanatçısı.
Üsküdar Süleymanağa Mahallesinde doğmuştur. Babası II.
Abdülhamid’in silahşörlerinden Zeynel Abidin Efendi, annesi Fatma Azize Hanım’dır
Sahne ve sinema oyuncusu İsmail Dümbüllü tuluat geleneğinden yetişti. Birçok Türk
seyirlik oyununun ve çeşitli oyunculuk tekniklerinin günümüze aktarılmasını sağlamış,
ortaoyunu, operet ve filmlerdeki rolleriyle öne çıkmıştır..
Üsküdar İttihat-ı Terakki Mektebi’ni bitirdikten sonra
askeri ortaokuluna başladı. Tiyatro merakı yüzünden askeri ortaokulunun üçüncü sınıfından
ayrıldı. Önceleri amatör olarak Karagöz Hüseyin‘in sahnesinde oynayan Dümbüllü,
sonraları, profesyonel olarak, Kel Hasan‘ın tiyatrolarında sahneye çıktı. 30 yaşına
kadar Kel Hasan’ın yanında çalıştı. Bu dönemde Kavuklu Hamdi, Naşid, Abdi, Küçük
İsmail, Abdürrezak gibi dönemin ünlü ortaoyuncularıyla tuluat tiyatrosunda oynadı,
Geleneksel kavuğu Kel Hasan’dan aldı. Kendiside,
ölmeden bu kavuğu Münir Özkul‘a devretti. 1989 yılında da ortaoyuncular kavuğu Ferhan
Şensoy‘a devroldu.
Dümbüllü, Tevfik İnce ile birlikte kendi topluluğunu
kurarak 1928 yılında perdesini Direklerarası‘ndaki Hilal Tiyatrosu‘nda açtı.
1933‘den sonra Anadolu turnelerine çıktı. Dönemin tiyatro anlayışı ve beğenisi
giderek değişmesine rağmen Naşid’in ölümünden sonra geleneksek tiyatronun en
ünlü adı oldu ve ortaoyunu geleneğini tek başına sürdürdü. Bu dönemde Ayşem, Cebe
Gitti, Bülbül gibi operetlerde de oynadı.
II.Dünya Savaşı yıllarından sonra özgün ses tonu, saf
görünüşü ve sevimli mimikleriyle 1947‘de itibaren sinemada da görünmeye başladı.
Memiş (1947), Dümbüllü Macera Peşinde (1948) ve Keloğlan (1948) filmlerinde başrol
oynadı.
Harman sonu(1950), İncili Çavuş(1952), Ne Sihirdir Ne
Keramet(1951), Sihirli define(1951) adlı filmlerde ününü pekiştirdi. Ancak bir
çok eleştirmene göre, çok seyirci toplamasına karşın, filmlerdeki Dümbüllü, tiyatrocu
Dümbüllü kadar başarılı olamamıştı.
Kel Hasan’dan ortaoyunu konusunda öğrendiklerini kendi
kişiliğiyle birleştirerek oluşturduğu “Dümbüllü Tarzı”nı hem sahnede hem de perde
de sergilemeyi sürdürdü. 1953‘de Kırk Gün Kırk Gece, 1954‘de Mihrimah Sultan, 1956‘da
Dümbüllü Tarzangibi filmlerde oynadı. 1968‘de jübile yaparak tiyatroyu bıraktı.
Ama sanattan kopmayarak zaman zaman sahneye çıkmayı ve radyo oyunlarında yer
almayı sürdürdü.
Oynadığı oyunlardan en çok Gözlemeci, Kavuklu’ya Hile,
Çifte Hamamlar, Ters Biyav ve Kanlı Nigar’ı severdi. Oynadığı filmlerde de en çok
Nasreddin Hoca ile özdeşleşmişti. Bilinen adıyla Dümbüllü İsmail Efendi, ‘Dümbüllü’
adını nasıl aldığını şöyle anlatır: “Peruz Hanım vardı kantocu, Samran’dan evvel.
Bu Peruz Hanım o zamanın en birinci kantocusuydu. Hem de beste yapar, güftesini
de kendisi yazardı. Dümbüllü diye bir kanto söylerdi. Buna bir gazel ilave ederek
söylemeye başladım. ‘Dümbüllü, Dümbüllü, Gabarala, mabarala, Dümbüllü’ diye oynardık.
Böylece Dümbüllü adı üzerimde kaldı”.
İsmail Dümbüllü, 1970 yılında Çalıkuşu Operetinde;
Nurhan Damcıoğlu ve Halit Akçatepe ile birlikte oynamıştır. Bir trafik kazasının
bir ay sonrasında 5 Kasım1973’de İstanbul’da 76 yaşında öldü. Kabri, Üsküdar’da
Karacaahmet Mezarlığı’ndadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder